Duygudurum ya da duygulanım bozuklukları denen grupta başlıca iki psikiyatrik hastalık yer alır: Bipolar bozukluk ve depresif bozukluklar.
Bugün bipolar bozukluk denen hastalık, geçmişte manik-depresif hastalık, psikoz maniak-depresiv (PMD),manik-depresif psikoz ve siklofreni gibi isimlerle de tanımlanmıştır. Bu hastalık manik, hipomanik ya da karma dönemlerin varlığıyla tanınır. Maninin üç temel belirtisi aşırı neşe (öfori), aşırı büyüklük hissi (grandiyözite) ve aşırı konuşma-aşırı hareketliliktir. Hipomani, işlevselliğin pek fazla bozulmadığı, daha hafif bir mani durumunu anlatır. Ancak, mani/hipomani ayrımı çok netleşmiş sayılmaz. Karma dönemler ise, manik ve depresif belirtilerin birlikte bulunduğu karışık tipteki bir hastalık dönemini ifade eder. Yalnızca manik dönemlerle seyreden bipolar hastalar bulunmakla birlikte, bipolar hastaların büyük çoğunluğu depresyon dönemleri de geçirir. Depresyonun temel belirtileri, hayattan zevk alma duygusunun kaybı, kişinin kendisini değersiz ve suçlu hissetmesi, karamsarlık-umutsuzluk-intihar düşüncesi, durgunluk-suskunluk-enerjisizlik, anlama-karar verme-düşünme yetilerinin kaybı şeklinde sıralanabilir. Manik, depresif ve karma dönemler psikotik düzeyde de olabilir. Bu durumda yukardaki belirtilere sanrılar (gerçek dışı inançlar) ve varsanılar (olmayan şeyleri algılama) da eklenir.
Bu duygudurum bozukluğu dönemleri, genelde 3-6 ay kadar sürerek, tedavi edilmese bile kendiliğinden düzelme eğilimlidir ve hasta normal haline geri döner.Ancak, tedavisiz kalmaları halinde, kişinin yaşamını kaybetmesi de dahil, yaşamı temelden bozacak ağır sonuçlara yol açma riski taşırlar. Ayrıca, hastalık bir kez başladığında, bu dönemler önceden kestirilmesi zor aralıklarla, yaşam boyu yineleme eğilimlidir.
Depresif bozukluklar da, bipolar hastalık için söz edilen özellikleri aynen gösterir. Ancak burada manik, hipomanik ya da karma dönemler bulunmaz ve hasta yalnızca depresyon dönemleri geçirir.
Tüm bu hastalık dönemlerinin tedavisi ilaçlar ve bazen elektroşok (EKT) ile etkin ve hızlı bir şekilde yapılabilir. Ancak, daha önemlisi,hastalara uygulanan koruyucu tedavi ile bu hastalık dönemlerinin tekrarlaması önlenebilmektedir. Üstelik, genelde sanıldığının tersine, bu tedaviler alışkanlık yapmaz, uzun süreli kullanımlarında beyne anlamlı bir zarar vermezler, yan etkileri kontrol edilebilir, genelde kişinin işlevselliği bozulmaz ve yaşam hedeflerine ulaşabilirler. Buna karşılık, tedavisiz kalan hastalar, giderek daha sık ve ağır hastalık dönemleri geçirme, bu dönemlerin giderek daha uzun ve tedaviye daha dirençli olmaya başlaması, hastanın tam iyilik haline geri dönememe riski, geçirilen dönem sayısı arttıkça beynin işlevselliğinin bozulmaya başlaması, hastalık dönemleri sırasında yaşamın kaybedilmesi ya da maddi-sosyal-yasal-etik ağır sonuçlarla yaşam hedeflerinin kaybedilmesi riskindedir. Bu nedenle, duygudurum bozukluklarının koruyucu tedavisi yaşamsal bir önem taşır.
Bipolar ve depresif hastalıkların nedenleri halen tam anlaşılabilmiş değildir. Ancak, bipolar hastalık için daha belirgin olsa da, her iki hastalığın temelde biyolojik (genetik) bir yatkınlıkla iletildiği anlaşılmaktadır. Üzüntü verici yaşam olaylarının bu yatkınlığı tetikleyerek hastalığın ortaya çıkmasına neden olduğu, ancak bir kez başladıktan sonra hastalığın herhangi bir yaşam olayı olmadan da otomatik yineleyen bir özellikle sürdüğü görüşü, bugün için geçerli görünmektedir. Bipolar bozukluk genelde 20’li, major depresif bozukluk ise genelde 30’lu yaşlarda başlamaktadır; ancak her iki hastalığın da her yaşta başlayabileceği kabul edilir.
Maçka Cad. Beyaz Apt. No:15 Kat:3 D:6 Maçka - İstanbul
info@olcayyazici.com.tr
+90 212 246 41 21
+90 538 962 57 42